BULUTLARA TUTUNMAK- ERKENCİ KUŞ 25.BÖÜM

Bilinmezliklerle dolu şu hayatta, her yeni doğan gün beraberinde iyi ya da kötü süprizler getirir insana. Mutluluk ve hüzün her daim birbirinin peşindedir.Yani salt mutluluk ve hüzün hiçbir zaman mümkün değil. Bana sorarsanız hayatı anlamlı kılan, yaşadığımız anların kıymetini bilmemizi sağlayan şey de bu. Ama konu Aşk’a geldiğinde haklı olarak hepimiz sonsuz mutluluk peşine düşüyoruz. Oysa aşkı kıymetli yapan iki insanın el ele verip tüm zorluklara, sosyal statü farklılıklarına ve türlü türlü şeylerle baş  edebilme gücünü kendinde bulması değil midir? Aksi durumlarda yaşanan duygunun adı Aşk olsa da bence gerçekliği ciddi anlamda tartışma konusu.

Aslına bakarsanız Can ve Sanem’in aşkının biz seyirciler tarafından hissedilebilir olmasının temelinde de bu yatıyor. Düşünsenize Can Divit gibi bugüne kadar özgürlüğünde ve rahatından olabildiğince az ödün vermiş biri Sanem için daha önce hiç yapmadığı ve yapmacağı şeyleri koşulsuzca yapıyor. Sanırım bu aşkı biz seyirciler tarafından özel kılan da bu. Malum, Türk seyircileri olarak duygularını bu kadar perdesiz ifade edebilen karakterlere pek alışkın değiliz. Aşina olduğumuz karakterler çoğunlukla duygularını kendine itiraf etme konusunda dahi egoları sebebiyle sorun yaşayan karakterler. Netice itibariyle bu kendini alt edememe durumu bir süre sonra seyirci üzerinde olumsuz etkiler bırakıp onu hikayeden ve dolayısıyla da karakterlerden soğutuyor.

Bence Erkenci Kuş’un en büyük kazanımı burada.Karakter oldukça yüksek egolara sahip yazılabilecekken bunun dozu şahane ayarlanmış. Bir tek Aylin hariç… O, da hikayede zaten tam olması gereken noktada duruyor. Hikayenin devamlılığı için o tarz karakterlere de ihtiyaç var maalesef. Can ve Sanem’in muhteşem giden ilişkileri yanında farklı olayların gelişmesi de ciddi anlamda besliyor bence. Bu bölümde özellikle mahalle kısmı epeyce hareketliydi mesela. Ki bence son derece keyifli sahneler ortaya çıkıyor. Ancak bölüm sonunda, bölüm yorumlarını okuyuna biraz şaşırdım açıkcası. Nihat’ın tepkisini farklı yorumlayanlar olmuş. Ama çoğumuza ters gelen o tepkiler ne yazık ki gerçek hayatta da karşılığı olabilen şeyler.Özellikle küçük yerleşim yerlerinde bu tip dedikodu ile beslenip kendi magazinini yaratan insanlar var. Ve tabii bundan iyi ya da kötü etkilenen ailelerde. Konu bunun doğru olup olmaması değil de gerçek hayatta karşılığının olup olması ile alakalı  bence. Ki, Aslı Zengin gibi daha öncede romantik komedi türünde ”No 309” vb son derece özel işler çıkarmış ve halen de çıkarmaya devam eden birininin, ‘Nihat’ karakterini tutucu yazmaya çalıştığını hiç düşünmüyorum. Tekrar konumuza dönersek eğer, Can’ın sahip olduğu taşların kırılması bundan sonraki süreçte hem Can-Sanem hem de Can-Emre ilişkisi için büyük sınavların kapıda olduğubnun bir göstergesi bence. Can, gerçekleri öğrendikten özellikle Emre ve kardeşlikleri ile ilgili derin bir sorgulama sürecine girecek bence. Emre zaten çok değişik bir karakter. Yaptıklarının bedeli olarak Leyla’yı kaybetsede bir türlü akıllanmıyor. Ne konforlu hayat. Yap yap özür dile.Mis…Bu bölüm sanım en sevdiğim CanEm sahnesi sanırım Sanem’in, Can’a hediye verdiği sahneydi. Hem duygusu hem de verdiği mesaj çok anlamlı ve derinlkliydi. İkisinin de yolları açık olsun. Emeği geçen herkese teşekkürler. Kendi masal kahramanınızı bulmanız dileğiyle…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir